Sımsıkı kapattığın avuçlarını gevşet biraz. Özgür bırak düşüncelerini, bırak hayallerin uçurtma uçursun deniz maviliklerinde, bırak kendini rüzgarın akışına ve koş seni üzen yoran her şeyden uzaklara koş. Korkularından kaçma, kaç ümitsizliğinden, kalabalıklarından. Koş anne kucağı gibi sakin limanlara yoksa eğer sarıl yalnızlığına. Gitmek isteyeni azat et yüreğinden, zorla sevda olmaz, tutsak aşk olmaz. Tek başına yaşadığın bir şey için cesur ol, sonunda gene tek başına olacaksın. Kendinden başka kaybedeceğin bir şey yok. Bazı şeylerin neşesi kadar acısı da kutsal. Yaşanması gereken ne varsa yaşa ki gelecekte seni tek acıtan pişmanlık olması
Kutay Han yeryüzünü yarattı ve sonra dokuz dallı bir çam dikti. Dokuz Türk milleti buradan oluştu. Kutay Han altın dağda, altın bir taht üzerinde oturur. Taht ay ve güneşten büyüktür. Kutay insanlara ateşin nasıl yakılacağını öğretmiştir. Kutay Han bir gün ırmak kenarında Ak Anayı gördü. O anda ark asından bir rüzgar esti, çiçekler açtı, ovalar yeşerdi. Hava ısındı ama Kutay Han titredi. Birden kar yağdı. Kutay Han ev kurmak, donatmak istedi . Halkına, düşmanına duyurdu. Kırk gün sofra donattı. Ak Ana, Kutay Han’a nikahlanmadan denize girdi, elbiselerini ıslattı. Suya dalınca elmas gibi ışıldadı. Kutay Hanla güreşmek istedi. İkisi pehlivan gibi döndü. Ak Ana, Han’ı çevirdi. Han yıkılmadı. Ak Anayı kündeye getirdi. Sonra at bindiler, yay çektiler, ok attılar. Tanrı evliliklerini kutsadı. Kutay Han ve Ak Ana birbirine bağlandı. Komşu ülkelerden birinde Erlik adında bir hükümdar tahta çıktı. Erlik kötü ve güçlüydü. Yarışçıydı. Kutay Han’ın güzel gelinini duymuştu. O günden son
Yorumlar
Yorum Gönder